İstanbul'un en gözde semtlerinden birinde, antikacılık yapan 44 yıllık usta, gözü gibi baktığı gramofonlarıyla geçmişe bir kapı aralıyor. Bu ilginç işin sırrı sadece antika severlerin ilgisini çekmekle kalmıyor, aynı zamanda müzik tarihini yeniden canlandırmakta. İşte, asırlık gramofonları eline aldıktan sonra yaşadığı deneyimler ve bu antikalara olan tutkusunu konu alan daha fazlası.
1979 yılında başladığı antikacılık hayatında, o günden bu yana sayısız nesneyle karşılaşan bu usta, gramofonlar üzerine yoğunlaştı. Onun için her gramofon, sadece bir müzik aleti değil, aynı zamanda bir tarih parçası. İlk gramofonunu 1985 yılında bulduğunda yaşadığı duyguları hatırlıyor; mekanizmasının karmaşası ve sesiyle sunduğu nostaljik deneyim onu büyülemişti. O günden bu yana pek çok gramofon edindi, bunların her biri farklı bir hikaye barındırıyor. Zamanla bu tutku, ona sadece bir meslek değil, aynı zamanda hayatının merkezini oluşturacak bir hobi halini aldı.
Antik gramofonların tarihine bakıldığında, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzandıkları görülecek. O dönemde gramofonlar, müziği dinlemek için devrim niteliğinde bir teknoloji olarak kabul ediliyordu. Ancak günümüzde birçok insan bu aletlerin ne kadar özel olduğu hakkında bilgiden yoksun; işte bu yüzden, antikacı usta, her satışında bir eğitim vermek gerektiğini vurguluyor. Gramofon, birçok insan için yalnızca bir müzik aracı değil, aynı zamanda ailenin geçmişinde saklı hatıralar sunan bir bağ oluşturuyor.
REstorasyon, antikacılığın en önemli parçalarından biri. Usta, gramofonların üzerine titizlikle çalışıyor. İyi bir restorasyon, sadece estetik bir görünüm kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda cihazın ömrünü de uzatır. 44 yıllık tecrübesiyle her gramofonu tek tek ele alarak, eski parçalara ilişkin derin bilgi birikimini kullanıyor. Her gramofon restorasyonu sürecinde, ahşap kısmın onarımı, mekanizmanın temizliği ve gerekli parçaların değiştirilmesi büyük bir özen gerektiriyor. Usta, "Her parçada geçmişin izleri mevcut. Benim görevim, bu izleri koruyarak günümüze taşımak" diyor.
Antikacılık alanında bilgi sahibi olmak, bileciliği artırıyor. Usta, bu konuda eğitimler vererek genç nesillere bu tutkuyu aktarmak için çaba gösteriyor. Antik gramofonların karşısında oturan her müşteri, sadece bir alışveriş yapmıyor; aynı zamanda zamanda bir yolculuğa çıkıyor. Gramofon dinlerken, 1960’ların pop müziğinden 1940’ların caz melodilerine kadar birçok farklı deneyim yaşamak mümkün. Müzik, geçmiş ile bugün arasında bir köprü oluşturuyor. İnsanlar bu nostaljik aletlerle bir araya geldiğinde, sadece müziğin tadını almakla kalmıyor, aynı zamanda tarihsel bağlar da kuruyorlar. Her nota, her melodi, insanların yaşadığı dönemleri ve hissettiklerini hissettiren bir zaman kapsülü gibi.
Sonuç olarak, antikacılığın sadece bir ticaret olmadığını, aynı zamanda kültürel ve tarihsel değerleri geleceğe taşımak için bir tutku olduğunu söylemek mümkün. 44 yıllık deneyimi ile, usta yalnızca gramofonları restore etmekle kalmıyor; aynı zamanda insanların bu antik parçalar aracılığıyla geçmişle bağ kurmasını sağlıyor. Her bir gramofon, her satış, geleceğe taşınacak bir anı, bir hikaye sunuyor. Antikaların sadece geçmişle değil, aynı zamanda bugünün kültürel yapısıyla da bütünleştiğini unutmamak gerek.